En son konular
Haşir ve Mahşer
Kur'an ve Sünnet Işığında Müslüman Hanımlara Özel İslami Forum :: İSLAMİ KONULAR :: Ölüm ve Ötesi :: Mahşer/Ahiret
1 sayfadaki 1 sayfası
Haşir ve Mahşer
Haşir ve Mahşer
Sözlükte “toplanmak, bir araya gelmek” demek olan haşir, terim olarak
yüce Allah'ın insanları hesaba çekmek üzere tekrar dirilişten sonra bir araya
toplamasıdır. İnsanların toplandıkları yere mahşer veya arasât denilir.
Kur'ân-ı Kerîm'de mahşerden ve bu sırada yaşanacak olaylardan bahseden
pek çok âyet vardır. Bu âyetlerden birinde şöyle buyurulur: "Allah, onları
sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını sandıkları bir durumda yeniden
diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah'ın huzuruna
varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Çünkü onlar doğru
yola gitmemişlerdi" (Yûnus 10/45).
Haşir günü insanlar kendi dertlerini, hesaptan yüz akıyla çıkıp çıkmayacaklarını
düşüneceklerinden yakınlarıyla bile ilgilenmeyeceklerdir. O gün
müminlerin yüzleri parlayacak, kâfirlerin ise kararacaktır. Hz. Peygamber
her kulun öldüğü durum üzere, iyilik üzere ölmüşse iyi, kötülük üzere ölmüşse
kötü olarak diriltileceğini, yalın ayak ve ilk yaratılışları gibi haşredileceklerini
bildirmiştir (Buhârî, “Rikak”, 45; Müslim, “Cennet”, 14, 19; Tirmizî,
“Tefsîr”, 18).
3. Amel Defterlerinin Dağıtılması
İnsanlar hesaplarının görülmesi için toplandıktan sonra, kendilerine
dünyada iken yaptıkları işlerin yazılı bulunduğu amel defterleri dağıtılır. Bu
defterlerin mahiyeti bilinmemektedir. Onlar dünyadaki defterlere benzetilemez.
Kirâmen Kâtibîn adı verilen melekler tarafından yazılan bu defterler
hakkında Kur'an'da şöyle buyurulur: "Kitap ortaya konmuştur. Suçluların
onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. Vay halimize derler,
bu nasıl kitapmış. Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp
dökmüş. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç
kimseye zulmetmez" (el-Kehf 18/49).
Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere soldan veya arkadan
verilir. Defteri sağdan verilenlere "ashâb-ı yemîn", soldan veya arkadan
verilenlere "ashâb-ı şimâl" adı verilir. Defterin sağdan verilmesi bir müjde,
soldan verilmesi ise azabın habercisidir.
4. Hesap ve Sual
İnsanlar amel defterlerini ellerine aldıktan ve yaptıklarının en ince detayına
kadar yazıldığını gördükten sonra Allah Teâlâ tarafından hesaba çekileceklerdir.
Hesap ve sorgulama sırasında amel defterlerinden başka, insanın
organları ve yeryüzündeki mevcûdat da insanın yaptıklarına şahitlik edecektir.
Zerre ölçüsü hayır işleyenin mükâfatını, kötülük işleyenin cezasını göreceği
ve hiçbir adaletsizliğin söz konusu olmayacağı sorgu ve hesap sırasında
insanlara şu beş şey sorulacaktır: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nasıl
geçirdiği, malını nerede kazandığı, nereye harcadığı, bildiklerini uygulayıp
uygulamadığı (Tirmizî, “Kıyâmet”, 1).
Çeşitli hadislerde de bütün insanların, aracı olmaksızın Allah tarafından hesaba
çekileceği, müminler sorulan sorulara kolaylıkla cevap verirlerken, kâfirlerin
ince ve titiz bir hesap ve sorgulamadan geçirilecekleri haber verilmektedir
(Buhârî, “Rikak”, 49; “Mezâlim”, 2; Müslim, “Zekât”, 20; “Cennet”, 18).
5. Mîzan
Sözlükte "terazi" anlamına gelen mîzan, âhirette hesaptan sonra herkesin
amellerinin tartıldığı ilâhî adalet ölçüsüdür. İç yüzü bizce bilinemeyen mîzan,
dünyadaki ölçü aletlerinin hiçbirine benzemez. Tartıda iyilikleri kötülüklerinden
ağır gelenler kurtuluşa erecek, hafif gelenler ise cehenneme gideceklerdir. Cehenneme
gidenlerden mümin olanlar, işlediği suçun karşılığı olan cezayı çektikten
sonra oradan çıkarılıp cennete girdirileceklerdir. Mîzan hakkında Kur'an'da şöyle
buyurulur: "Biz kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir
şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet
terazisine) getiririz. Hesap gören olarak (herkese) yeteriz" (el-Enbiyâ 21/47).
Geri: Haşir ve Mahşer
6. Sırat
Sırat cehennemin üzerine uzatılmış bir yoldur. Herkes buradan geçecektir.
Müminler yaptıkları amellerine göre kimi süratli, kimi daha yavaş olarak bu
yoldan geçecek, kâfirler ve günahkârlar ise ayakları sürçerek cehenneme düşeceklerdir.
Sıratın nasıl bir şey olduğuna dair sahih hadislere rastlamak mümkün
değildir. Peygamberimiz bir hadislerinde, cehennemin üzerine kurulacak
sırattan ilk geçenin kendisi ve ümmeti olacağını, insanların iyi amelleri sayesinde
oradan süratle geçeceklerini bildirmiştir (Buhârî, “Ezân”, 129; “Rikak”,
48-52; Müslim, “Îmân”, 81; İbn Mâce, “Zühd”, 33).
7. Havuz
Kıyamet gününde peygamberlere ihsan edilecek havuzlar bulunacaktır.
Müminler bunların tatlı ve berrak suyundan içerek susuzluklarını gidereceklerdir.
Kur'an'daki "Kuşkusuz biz sana kevseri verdik" (el-Kevser 108/1)
âyetinde geçen kevser, genellikle havuz olarak anlaşılmıştır. Bu sebeple Hz.
Peygamber'in kıyametteki havuzu için "havz-ı kevser" denilmiştir.
Hadislerde bildirildiğine göre kıyamet günü her peygamberin bir havuzu
olacaktır. Bu havuzdan o peygamberin kendisi ve ümmeti içecektir. Hz.
Peygamber'in havuzu çok geniş, suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten
daha güzel, kadehlerinin sayısı da gökteki yıldızlardan daha çoktur. Ondan
bir kere içen bir daha ebediyen susamayacaktır (Buhârî, “Rikak”, 53; “Fiten”,
1; Müslim, “Fezâil”, 9; Tirmizî, “Kıyâmet”, 14, 15).
8. Şefaat
Âhirette bütün peygamberlerin Allah'ın izniyle şefaat etmeleri haktır ve
gerçektir. Şefaat demek, günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması,
olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin
ve Allah katındaki dereceleri yüksek olanların Allah'a yalvarmaları ve dua
etmeleri demektir.
Kâfir ve münafıklar için şefaatin hiçbir şekilde söz konusu olmadığı o
günde, başta Peygamberimiz olmak üzere diğer peygamberler ve Allah'ın
has kulları, "...Ýzni olmadan onun katýnda kim şefaat edebilir?..." (el-Bakara
2/255), "...Onlar Allah rızâsına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler..."
(el-Enbiyâ 21/28) meâlindeki âyetler şefaatin varlığını ortaya koyarlar.
Peygamberimiz de "Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir"
(Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 21; Tirmizî, “Kıyâmet”, 11; İbn Mâce, “Zühd”, 37) buyurmuştur.
Hz. Peygamber'in bundan başka bir de genel ve kapsamlı bir şefaati
vardır. Mahşerde bütün yaratıklar ıstırap ve heyecan içinde hesaplarının
görülmesi için bekleşirlerken, o Allah'a dua ederek hesap ve sorgunun bir an
önce yapılmasını ister. Buna "şefâat-i uzmâ" (en büyük şefaat) denilir. Peygamberimiz’in
bu şefaati, Kur'an'da “makam-ı mahmûd” (övülen makam)
adıyla anılır (el-İsrâ 17/79); şefâat-i uzmâ konusunda bk. Buhârî, “Zekât”, 52).
Müslümanlara düşen görev, şefaate güvenip dinin gereklerini terketmek
değil, şefaate lâyık olmak için çalışıp çabalamaktır.
9. A‘râf
“Dağ ve tepenin yüksek kısımları” anlamına gelen a‘râf, cennetle cehennemin
arasında bulunan sûrun ve yüksek kısmın adıdır. Bilginler, a‘râf
ve a‘râflıkların kimler olacağı konusunda farklı iki görüşe sahip olmuşlardır:
1. Herhangi bir peygamberin tebliğini duymamış olarak ölen insanlarla,
küçükken ölen müşrik çocukları a‘râfta kalacaklardır.
2. A‘râflıklar, iyi ve kötü amelleri eşit olan müminlerdir. Bunlar cennete
girmeden önce cennetle cehennem arasında bir süre bekletilecekler, sonra
Allah'ın lutfuyla cennete gireceklerdir.
Kur'an'da a‘râfta bulunanlarla ilgili olarak şöyle buyurulur: "İki taraf
(cennetliklerle cehennemlikler) arasında bir perde ve a‘râf üzerinde herkesi
simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri
halde (girmeyi) umarak, cennet ehline selâm size diye seslenirler. Gözleri
cehennem ehli tarafına döndürülünce: Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğu
ile beraber bulundurma, derler" (el-A‘râf 7/46-47).
Sırat cehennemin üzerine uzatılmış bir yoldur. Herkes buradan geçecektir.
Müminler yaptıkları amellerine göre kimi süratli, kimi daha yavaş olarak bu
yoldan geçecek, kâfirler ve günahkârlar ise ayakları sürçerek cehenneme düşeceklerdir.
Sıratın nasıl bir şey olduğuna dair sahih hadislere rastlamak mümkün
değildir. Peygamberimiz bir hadislerinde, cehennemin üzerine kurulacak
sırattan ilk geçenin kendisi ve ümmeti olacağını, insanların iyi amelleri sayesinde
oradan süratle geçeceklerini bildirmiştir (Buhârî, “Ezân”, 129; “Rikak”,
48-52; Müslim, “Îmân”, 81; İbn Mâce, “Zühd”, 33).
7. Havuz
Kıyamet gününde peygamberlere ihsan edilecek havuzlar bulunacaktır.
Müminler bunların tatlı ve berrak suyundan içerek susuzluklarını gidereceklerdir.
Kur'an'daki "Kuşkusuz biz sana kevseri verdik" (el-Kevser 108/1)
âyetinde geçen kevser, genellikle havuz olarak anlaşılmıştır. Bu sebeple Hz.
Peygamber'in kıyametteki havuzu için "havz-ı kevser" denilmiştir.
Hadislerde bildirildiğine göre kıyamet günü her peygamberin bir havuzu
olacaktır. Bu havuzdan o peygamberin kendisi ve ümmeti içecektir. Hz.
Peygamber'in havuzu çok geniş, suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten
daha güzel, kadehlerinin sayısı da gökteki yıldızlardan daha çoktur. Ondan
bir kere içen bir daha ebediyen susamayacaktır (Buhârî, “Rikak”, 53; “Fiten”,
1; Müslim, “Fezâil”, 9; Tirmizî, “Kıyâmet”, 14, 15).
8. Şefaat
Âhirette bütün peygamberlerin Allah'ın izniyle şefaat etmeleri haktır ve
gerçektir. Şefaat demek, günahı olan müminlerin günahlarının bağışlanması,
olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin
ve Allah katındaki dereceleri yüksek olanların Allah'a yalvarmaları ve dua
etmeleri demektir.
Kâfir ve münafıklar için şefaatin hiçbir şekilde söz konusu olmadığı o
günde, başta Peygamberimiz olmak üzere diğer peygamberler ve Allah'ın
has kulları, "...Ýzni olmadan onun katýnda kim şefaat edebilir?..." (el-Bakara
2/255), "...Onlar Allah rızâsına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler..."
(el-Enbiyâ 21/28) meâlindeki âyetler şefaatin varlığını ortaya koyarlar.
Peygamberimiz de "Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir"
(Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 21; Tirmizî, “Kıyâmet”, 11; İbn Mâce, “Zühd”, 37) buyurmuştur.
Hz. Peygamber'in bundan başka bir de genel ve kapsamlı bir şefaati
vardır. Mahşerde bütün yaratıklar ıstırap ve heyecan içinde hesaplarının
görülmesi için bekleşirlerken, o Allah'a dua ederek hesap ve sorgunun bir an
önce yapılmasını ister. Buna "şefâat-i uzmâ" (en büyük şefaat) denilir. Peygamberimiz’in
bu şefaati, Kur'an'da “makam-ı mahmûd” (övülen makam)
adıyla anılır (el-İsrâ 17/79); şefâat-i uzmâ konusunda bk. Buhârî, “Zekât”, 52).
Müslümanlara düşen görev, şefaate güvenip dinin gereklerini terketmek
değil, şefaate lâyık olmak için çalışıp çabalamaktır.
9. A‘râf
“Dağ ve tepenin yüksek kısımları” anlamına gelen a‘râf, cennetle cehennemin
arasında bulunan sûrun ve yüksek kısmın adıdır. Bilginler, a‘râf
ve a‘râflıkların kimler olacağı konusunda farklı iki görüşe sahip olmuşlardır:
1. Herhangi bir peygamberin tebliğini duymamış olarak ölen insanlarla,
küçükken ölen müşrik çocukları a‘râfta kalacaklardır.
2. A‘râflıklar, iyi ve kötü amelleri eşit olan müminlerdir. Bunlar cennete
girmeden önce cennetle cehennem arasında bir süre bekletilecekler, sonra
Allah'ın lutfuyla cennete gireceklerdir.
Kur'an'da a‘râfta bulunanlarla ilgili olarak şöyle buyurulur: "İki taraf
(cennetliklerle cehennemlikler) arasında bir perde ve a‘râf üzerinde herkesi
simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri
halde (girmeyi) umarak, cennet ehline selâm size diye seslenirler. Gözleri
cehennem ehli tarafına döndürülünce: Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğu
ile beraber bulundurma, derler" (el-A‘râf 7/46-47).
Kur'an ve Sünnet Işığında Müslüman Hanımlara Özel İslami Forum :: İSLAMİ KONULAR :: Ölüm ve Ötesi :: Mahşer/Ahiret
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
C.tesi Nis. 09, 2016 5:48 pm tarafından EN_NİSA
» selamun aleykum
Perş. Eyl. 10, 2015 10:52 am tarafından EN_NİSA
» Soru kandillerde oruç tutuyorum.......?
Ptsi Haz. 15, 2015 1:26 am tarafından EN_NİSA
» Kadir Gecesinin Fazileti
Cuma Haz. 12, 2015 5:52 pm tarafından EN_NİSA
» Yolcunun Oruç Tutmamasının Caizliği
Cuma Haz. 12, 2015 9:13 am tarafından EN_NİSA
» Ölünün Oruç Borcunu Velisinin Kaza Etmesi
Cuma Haz. 12, 2015 8:52 am tarafından EN_NİSA
» Ramazan Borcunun Kazası
Cuma Haz. 12, 2015 8:48 am tarafından EN_NİSA
» Oruçlunun Tedavi İçin Hacamat Yaptırması
Cuma Haz. 12, 2015 8:34 am tarafından EN_NİSA
» Oruçlunun Cünüp Olarak Sabahlaması
Perş. Haz. 11, 2015 10:34 am tarafından EN_NİSA
» Orucu unutarak bozan kimse ne yapmalıdır?
Perş. Haz. 11, 2015 10:25 am tarafından EN_NİSA
» İftarda Acele Etmenin Fazileti
Perş. Haz. 11, 2015 10:16 am tarafından EN_NİSA
» Sahur Yemenin ve Onu Geciktirmenin Fazileti
Perş. Haz. 11, 2015 10:14 am tarafından EN_NİSA
» Oruçlu Ne Zaman İftar Eder
Perş. Haz. 11, 2015 10:10 am tarafından EN_NİSA
» Oruca Ne Zaman Başlanacağı
Perş. Haz. 11, 2015 10:05 am tarafından EN_NİSA
» Ramazan Hilalinin Görülmesiyle Oruca Başlanır Şevval Hilalinin Görülmesiyle Bayram Yapılır
Perş. Haz. 11, 2015 9:59 am tarafından EN_NİSA