En son konular
Din İki Kısımdır ve Tamamiyle Yalnız ALLAH'a Aittir
Kur'an ve Sünnet Işığında Müslüman Hanımlara Özel İslami Forum :: İSLAMİ KONULAR :: İslami Kavramlar :: Din
1 sayfadaki 1 sayfası
Din İki Kısımdır ve Tamamiyle Yalnız ALLAH'a Aittir
Din İki Kısımdır ve Tamamiyle Yalnız ALLAH'a Aittir
Din iki kısımdır.
1 - Birisi emir-nehiy içeren "şer'î din",
2 - Diğeri hesap ve ceza - mükâfaat dinidir.
Her ikisi de yalnız Allah'a aittir. Öyleyse:
1 - Hüküm verme olsun,
2 - Amellerin karşılığını verme olsun,
"Din" tamamiyle yalnız Allah'a aittir.
Sevgi de her ikisinin aslını teşkil eder. Çünkü Yüce Allah bir şeyi
meşru kılmış, emretmişse onu sevmiş, ondan hoşnut / razı olmuş, bir
şeyden nehyetmişse, sevdiği ve razı olduğu ile ters düştüğünden onu
sevmemiş, ondan nefret etmiştir.
İşte O'nun emir ve nehiyle ilgili dini tümüyle sevgi ve rızasına dayanmaktadır.
Kulun Allah'a şeriatla kulluk etmesi ancak onu severek ve ondan hoşnut / razı olarak ibadetini yapması demektir.
Nitekim Rasûlallah:
"Rabb olarak Allaha, din olarak İslâm'a peygamber olarak Muhammed'e razı olan kimse imanın tadını duyar." buyurmuştur.
İşte bu din;
- Sevgiyle kurulmuş,
- Sevgi için konulmuş
- Sevgi üzerine tesis edilmiştir.
Mükâfaat - ceza dinide böyledir.
Çünkü o iyilik yapana iyilikle, kötülük yapana kötülükle karşılık
vermeyi içerir ki bunların her ikisi Rabb'in sevdiği şeylerdir.
Çünkü bunlar O'nun adaleti ve fazlukeremidir. Bu iki şey de Yüce
Allah'ın kemâl sıfatlarındandır. Yüce Allah da sıfatlarını ve isimlerini
sever, onları sevenleri de sever.
Her iki din Yüce Allah'ın üzerinde bulunduğu "doğru yol" dur.
Çünkü Yüce Allah emir ve nehyinde, mükâfaat ve cezasında "doğru yol" üzeredir.
Nitekim Yüce Allah Hud'un (a.s.) kavmine şöyle dediğini haber buyurur:
"Ben Allah'ı şahit tutuyorum siz de şâhid olun ki, ben sizin (Allah'a)
ortak koştuklarınızdan uzağım. Haydi hepiniz bana tuzak kurun, sonra
bana hiç göz açtırmayın. Ben, sizin de Rabb'iniz olan Allah'a dayandım.
Hiçbir canlı yoktur ki O, onun (alnından yakalayıp) perçeminden tutmuş
olmasın (idaresi ve yönetimi O'nun elinde olmasın, onu dilediği gibi
idare edip yönetmesin) Gerçekten Rabbim, doğru yol üzeredir." (Hûd,
54-56)
Allah'ın Nebisi Hud; Rabb'inin yaratmasında, emir ve nehyinde
ödüllendirme ve cezalandırmasında, kaza ve kaderinde vermesinde ve
mahrum etmesinde, afiyetinde ve belâsında, muvaffak ve başarısız
kılmasında doğru yol üzere bulunduğunu...
Tüm bunlarda isimlerinin ve sıfatlarının gerektirdiği adalet, hikmet,
rahmet, ihsan, fazl-ü kerem, ödülü ve cezayı lâyık oldukları yere koyma,
muvaffak kılma, rezil etme, verme, men'etme, doğru yola iletme ve
saptırmayı hak edene yapma gibi mükemmelliğinin gereklerinden
ayrılmadığını...
O yüzden en mükemmel övgü ve senayı hak ettiğini bilince, bu bilgiye dayanarak topluca bir arada bulunan kavmine;
Kendinden emin bir gönül, Allah'tan korkan ve ona (c.c.) bağlanmış bir kalple şöyle seslendi:
"Ben Allah'ı şâhid tutuyorum siz de şâhid olun ki, ben sizin (Allah'a)
ortak koştuklarınızdan uzağım. O Allah'tan başka (taptığınız
ilâhlardan!) Haydi hepiniz bana tuzak kurun, sonra bana hiç göz
açtırmayın. Ben, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a
dayandım. Hiçbir canlı yoktur ki O, onun (alnından yakalayıp)
perçeminden tutmuş olmasın (idaresi ve yönetimi O'nun elinde olmasın,
onu dilediği gibi idare edip yönetmesin) Gerçekten Rabb'im doğru yol
üzeredir." (Hûd, 54-56)
Sonra Allah'ın gücünün kapsamlılığını,
O'nun dışındaki herşey üzerindeki hakimiyetini,
Herşeyin O'nun büyüklüğünü boyun eğmesini şöyle dile getirmiştir.
"Hiçbir canlı yoktur ki O, onun (alnından yakalayıp) perçeminden tutmuş olmasın."
(Not: Alnından tutmak, perçeminden yakalamak, zaptu rapt altına almak
anlamına deyimdir. "Perçem" alnın üst kısmına denir. Bu tasvirle ezici
irade, tartışmasız üstünlük ve karşı konulmaz egemenlik ifade ediliyor.)
Öyleyse alnı / perçemi başkasının elinde olan, başkasının saltanatı ve hakimiyeti altında bulunan kimseden ne diye korkayım?
Bu en büyük cehalet, en çirkin zulüm olmaz mı?
Sonra Yüce Allah'ın hükmettiği ve takdir ettiği herşeyde doğru yol üzere
bulunduğunu, dolayısıyla zulmünden ve haksızlık etmesinden
korkutmayacağını haber vermiştir.
Öyleyse Allah'tan başka kimseden korkmam; çünkü herşeyin alnı / perçemi
O'nun elindedir. Rabbimin zulmetmesinden ve haksızlık etmesinden
endişeye düşmem; çünkü O doğru yol üzeredir.
- Yüce Allah'ın kullarına verdiği hükmü ezelîdir, kesindir.
- Onlara kaza ve kaderi tamamen âdilcedir.
- Tüm kainat sadece O'nundur.
- Hamd ve övgü yalnız O'na mahsustur.
- Kullarına yaptığı tasarrufta hiçbir zaman adaletten ve fazl-u keremden ayrılmaz.
- Verir, aziz kılar doğru yola iletir ve muvaffak kılarsa bu fazlı ve rahmetiyledir.
- Mahrum bırakır, zelil eder, saptırır ve rezil-rüsvay ederse, bu da adaleti ve hikmetiyledir.
O her ikisinde de doğru yol üzeredir.
Sahih bir hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Bir kul keder ve hüzün veren bir belâya müptela olurda:
"Allah'ım! ben senin kulunum, erkek kulun ve kadın kulunun oğluyum.
Perçemim /alnım senin elindedir. Hakkımda verdiğin yargının (hükmün)
gerçekleşmesi kesindir. Hakkımdaki kaza ve kaderin (kararın ve
takdirin) âdildir.
Allahım! senden, kendini onunla isimlendirdiğin, veya yaratıklarından
birine öğrettiğin, veya Kitab'ında indirdiğin / belirttiğin, ya da
katındaki gayb ilminde olmasını tercih ettiğin her türlü ismini vesile
ederek istiyorum.
Kur'an-ı Kerim'i kalbimin baharı, göğsümün / gönlümün nuru, hüznümün cilâsı, derdimin ve kederimin gidericisi kıl"
der ise, yüce Allah mutlaka onun keder ve hüznünü giderip yerine sevinç ve sürür verir."
Sahabiler:
"Ey Allah Rasûlü! Bu duayı öğrenmeyelim mi?" dediler.
Rasûlullah:
"Bilakis, işitenin bunları öğrenmesi gerekir." buyurdu.
Hadisteki:
Hüküm Rabb'in hem kevnî (kainattaki hükümranlığı) hem de emri (yargı) hükmünü,
Kaza ve kaderde kulun hem kendi seçimiyle olanı hem de seçimi olmaksızın gerçekleşeni kapsar.
Her iki hüküm kesindir, önlenemez. Her iki kaza-kader de zulüm içermez.
İşte bu hadisenin ve ayetin bir şerhidir, aralarında büyük bir ilişki vardır.
------------------------
(İbn Kayyim Al Cevziyya / Ed-dâ we'd-Devâ)
Din iki kısımdır.
1 - Birisi emir-nehiy içeren "şer'î din",
2 - Diğeri hesap ve ceza - mükâfaat dinidir.
Her ikisi de yalnız Allah'a aittir. Öyleyse:
1 - Hüküm verme olsun,
2 - Amellerin karşılığını verme olsun,
"Din" tamamiyle yalnız Allah'a aittir.
Sevgi de her ikisinin aslını teşkil eder. Çünkü Yüce Allah bir şeyi
meşru kılmış, emretmişse onu sevmiş, ondan hoşnut / razı olmuş, bir
şeyden nehyetmişse, sevdiği ve razı olduğu ile ters düştüğünden onu
sevmemiş, ondan nefret etmiştir.
İşte O'nun emir ve nehiyle ilgili dini tümüyle sevgi ve rızasına dayanmaktadır.
Kulun Allah'a şeriatla kulluk etmesi ancak onu severek ve ondan hoşnut / razı olarak ibadetini yapması demektir.
Nitekim Rasûlallah:
"Rabb olarak Allaha, din olarak İslâm'a peygamber olarak Muhammed'e razı olan kimse imanın tadını duyar." buyurmuştur.
İşte bu din;
- Sevgiyle kurulmuş,
- Sevgi için konulmuş
- Sevgi üzerine tesis edilmiştir.
Mükâfaat - ceza dinide böyledir.
Çünkü o iyilik yapana iyilikle, kötülük yapana kötülükle karşılık
vermeyi içerir ki bunların her ikisi Rabb'in sevdiği şeylerdir.
Çünkü bunlar O'nun adaleti ve fazlukeremidir. Bu iki şey de Yüce
Allah'ın kemâl sıfatlarındandır. Yüce Allah da sıfatlarını ve isimlerini
sever, onları sevenleri de sever.
Her iki din Yüce Allah'ın üzerinde bulunduğu "doğru yol" dur.
Çünkü Yüce Allah emir ve nehyinde, mükâfaat ve cezasında "doğru yol" üzeredir.
Nitekim Yüce Allah Hud'un (a.s.) kavmine şöyle dediğini haber buyurur:
"Ben Allah'ı şahit tutuyorum siz de şâhid olun ki, ben sizin (Allah'a)
ortak koştuklarınızdan uzağım. Haydi hepiniz bana tuzak kurun, sonra
bana hiç göz açtırmayın. Ben, sizin de Rabb'iniz olan Allah'a dayandım.
Hiçbir canlı yoktur ki O, onun (alnından yakalayıp) perçeminden tutmuş
olmasın (idaresi ve yönetimi O'nun elinde olmasın, onu dilediği gibi
idare edip yönetmesin) Gerçekten Rabbim, doğru yol üzeredir." (Hûd,
54-56)
Allah'ın Nebisi Hud; Rabb'inin yaratmasında, emir ve nehyinde
ödüllendirme ve cezalandırmasında, kaza ve kaderinde vermesinde ve
mahrum etmesinde, afiyetinde ve belâsında, muvaffak ve başarısız
kılmasında doğru yol üzere bulunduğunu...
Tüm bunlarda isimlerinin ve sıfatlarının gerektirdiği adalet, hikmet,
rahmet, ihsan, fazl-ü kerem, ödülü ve cezayı lâyık oldukları yere koyma,
muvaffak kılma, rezil etme, verme, men'etme, doğru yola iletme ve
saptırmayı hak edene yapma gibi mükemmelliğinin gereklerinden
ayrılmadığını...
O yüzden en mükemmel övgü ve senayı hak ettiğini bilince, bu bilgiye dayanarak topluca bir arada bulunan kavmine;
Kendinden emin bir gönül, Allah'tan korkan ve ona (c.c.) bağlanmış bir kalple şöyle seslendi:
"Ben Allah'ı şâhid tutuyorum siz de şâhid olun ki, ben sizin (Allah'a)
ortak koştuklarınızdan uzağım. O Allah'tan başka (taptığınız
ilâhlardan!) Haydi hepiniz bana tuzak kurun, sonra bana hiç göz
açtırmayın. Ben, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a
dayandım. Hiçbir canlı yoktur ki O, onun (alnından yakalayıp)
perçeminden tutmuş olmasın (idaresi ve yönetimi O'nun elinde olmasın,
onu dilediği gibi idare edip yönetmesin) Gerçekten Rabb'im doğru yol
üzeredir." (Hûd, 54-56)
Sonra Allah'ın gücünün kapsamlılığını,
O'nun dışındaki herşey üzerindeki hakimiyetini,
Herşeyin O'nun büyüklüğünü boyun eğmesini şöyle dile getirmiştir.
"Hiçbir canlı yoktur ki O, onun (alnından yakalayıp) perçeminden tutmuş olmasın."
(Not: Alnından tutmak, perçeminden yakalamak, zaptu rapt altına almak
anlamına deyimdir. "Perçem" alnın üst kısmına denir. Bu tasvirle ezici
irade, tartışmasız üstünlük ve karşı konulmaz egemenlik ifade ediliyor.)
Öyleyse alnı / perçemi başkasının elinde olan, başkasının saltanatı ve hakimiyeti altında bulunan kimseden ne diye korkayım?
Bu en büyük cehalet, en çirkin zulüm olmaz mı?
Sonra Yüce Allah'ın hükmettiği ve takdir ettiği herşeyde doğru yol üzere
bulunduğunu, dolayısıyla zulmünden ve haksızlık etmesinden
korkutmayacağını haber vermiştir.
Öyleyse Allah'tan başka kimseden korkmam; çünkü herşeyin alnı / perçemi
O'nun elindedir. Rabbimin zulmetmesinden ve haksızlık etmesinden
endişeye düşmem; çünkü O doğru yol üzeredir.
- Yüce Allah'ın kullarına verdiği hükmü ezelîdir, kesindir.
- Onlara kaza ve kaderi tamamen âdilcedir.
- Tüm kainat sadece O'nundur.
- Hamd ve övgü yalnız O'na mahsustur.
- Kullarına yaptığı tasarrufta hiçbir zaman adaletten ve fazl-u keremden ayrılmaz.
- Verir, aziz kılar doğru yola iletir ve muvaffak kılarsa bu fazlı ve rahmetiyledir.
- Mahrum bırakır, zelil eder, saptırır ve rezil-rüsvay ederse, bu da adaleti ve hikmetiyledir.
O her ikisinde de doğru yol üzeredir.
Sahih bir hadiste Rasûlullah şöyle buyurmuştur:
"Bir kul keder ve hüzün veren bir belâya müptela olurda:
"Allah'ım! ben senin kulunum, erkek kulun ve kadın kulunun oğluyum.
Perçemim /alnım senin elindedir. Hakkımda verdiğin yargının (hükmün)
gerçekleşmesi kesindir. Hakkımdaki kaza ve kaderin (kararın ve
takdirin) âdildir.
Allahım! senden, kendini onunla isimlendirdiğin, veya yaratıklarından
birine öğrettiğin, veya Kitab'ında indirdiğin / belirttiğin, ya da
katındaki gayb ilminde olmasını tercih ettiğin her türlü ismini vesile
ederek istiyorum.
Kur'an-ı Kerim'i kalbimin baharı, göğsümün / gönlümün nuru, hüznümün cilâsı, derdimin ve kederimin gidericisi kıl"
der ise, yüce Allah mutlaka onun keder ve hüznünü giderip yerine sevinç ve sürür verir."
Sahabiler:
"Ey Allah Rasûlü! Bu duayı öğrenmeyelim mi?" dediler.
Rasûlullah:
"Bilakis, işitenin bunları öğrenmesi gerekir." buyurdu.
Hadisteki:
Hüküm Rabb'in hem kevnî (kainattaki hükümranlığı) hem de emri (yargı) hükmünü,
Kaza ve kaderde kulun hem kendi seçimiyle olanı hem de seçimi olmaksızın gerçekleşeni kapsar.
Her iki hüküm kesindir, önlenemez. Her iki kaza-kader de zulüm içermez.
İşte bu hadisenin ve ayetin bir şerhidir, aralarında büyük bir ilişki vardır.
------------------------
(İbn Kayyim Al Cevziyya / Ed-dâ we'd-Devâ)
Kur'an ve Sünnet Işığında Müslüman Hanımlara Özel İslami Forum :: İSLAMİ KONULAR :: İslami Kavramlar :: Din
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
C.tesi Nis. 09, 2016 5:48 pm tarafından EN_NİSA
» selamun aleykum
Perş. Eyl. 10, 2015 10:52 am tarafından EN_NİSA
» Soru kandillerde oruç tutuyorum.......?
Ptsi Haz. 15, 2015 1:26 am tarafından EN_NİSA
» Kadir Gecesinin Fazileti
Cuma Haz. 12, 2015 5:52 pm tarafından EN_NİSA
» Yolcunun Oruç Tutmamasının Caizliği
Cuma Haz. 12, 2015 9:13 am tarafından EN_NİSA
» Ölünün Oruç Borcunu Velisinin Kaza Etmesi
Cuma Haz. 12, 2015 8:52 am tarafından EN_NİSA
» Ramazan Borcunun Kazası
Cuma Haz. 12, 2015 8:48 am tarafından EN_NİSA
» Oruçlunun Tedavi İçin Hacamat Yaptırması
Cuma Haz. 12, 2015 8:34 am tarafından EN_NİSA
» Oruçlunun Cünüp Olarak Sabahlaması
Perş. Haz. 11, 2015 10:34 am tarafından EN_NİSA
» Orucu unutarak bozan kimse ne yapmalıdır?
Perş. Haz. 11, 2015 10:25 am tarafından EN_NİSA
» İftarda Acele Etmenin Fazileti
Perş. Haz. 11, 2015 10:16 am tarafından EN_NİSA
» Sahur Yemenin ve Onu Geciktirmenin Fazileti
Perş. Haz. 11, 2015 10:14 am tarafından EN_NİSA
» Oruçlu Ne Zaman İftar Eder
Perş. Haz. 11, 2015 10:10 am tarafından EN_NİSA
» Oruca Ne Zaman Başlanacağı
Perş. Haz. 11, 2015 10:05 am tarafından EN_NİSA
» Ramazan Hilalinin Görülmesiyle Oruca Başlanır Şevval Hilalinin Görülmesiyle Bayram Yapılır
Perş. Haz. 11, 2015 9:59 am tarafından EN_NİSA