“İlah Kavramı” ve İlahlaştırmanın Anlamı



İnsanlar çoğu zaman birden çok ilah edinirler de farkına bile
varmazlar. Çünkü, pek çok kimse “ilah” kelimesinin ne anlama geldiğinden
habersizdir.

Halbuki, “ilah” kavramının içinde barındırdığı her anlama
insanoğlunun ihtiyacı vardır. Eğer bu anlamlar iyi bilinmez ve kavranmaz
ise o zaman bu boşluğu sahte ilahlar doldurur. İnsanlar “Tek İlah”
yönelmeleri gerekirken başka ilahlara yönelmek ihtiyaç haline gelir.
Böylece “ilahlaştırma” başlar.

İnsan psikolojisi ilaha sığınma ihtiyacı içindedir. Bu ihtiyaç
bir şekilde karşılanacaktır. İlah kelimesinin içeriği, duygu ve
davranışlar ile ilgili olarak hayatın tüm alanlarını kapsar. Bunun için,
tek ilahtan saparak başka ilahlara kaymayı, yani “şirk”i hayatın her
alanında görmek mümkün. Günlük işleri düzgün gitsin diye yanında
taşıdığı uğur simgesi bir boncuk, bir tutam saç, içinde ne yazdığı pek
de önemli olmayan ve merak dahi edilmeyen bir muskadan, uğurlu kelime ve
sayılardan, kişilere, makamlara, servetlere kuruluşlara kadar.. Kendisi
olmadan hayatın hiçbir anlamının olmayacağı düşünülen ve “her şeyden
çok sevilen”, “bağlanılan” maddi manevi her şey bir anlamda
ilahlaştırmadır.

Geliştiği zeminin özelliklerine göre, kişilikler; başkalarına
sığınma, bağlanma ve itaate; gereksiz korkulara, sapmış sevgilere, umut
ve beklentilere eğilimli olabilirler. Bu psikolojik özellikler ve
eksiklikler ise ilah edinmenin hazırlayıcı, kolaylaştırıcı zeminini
oluşturur.
Abdulkadir Geylani diyor ki;

"Allah'tan başka her kime itaat ediyorsan, o senin ilahın olur.
Kimden korkuyor ve kurtuluşu kimden bekliyorsan onu ilah seçmişsin
demektir. Zarar ve menfaati kimden biliyor ve Allah'ın o işi onun eliyle
yaptığını görmüyorsan o senin için ilahtır. Ey kalbi ölü olanlar! Ey
güç ve kuvvetlerinin putlarına tapanlar; geçim kaynaklarını, mallarını
ve memleketlerinin sultanlarını putlaştıranlar! Kim zarar ve menfaati
Allah'tan değil de başkasından görüyorsa o, Allah'ın kulu değil, onun
kuludur."

"Yalnız dille şahadet getirmek sana fayda vermez. Çünkü kalbinde
birçok ilah vardır. İdarecilerden olan korkun, kalbine ilahtır.
Çalışmasına, kuvvetine ve yaptığın ticaretine güvenmen sana birer
ilahtır. Onları kalbinden çıkarmadıkça, 'Allah'tan başka ilah yoktur'
demen faydasızdır.. Neye, kime itimat ediyorsan sana ilah o'dur." (13)

Ebul Hasan el Nedvi de;
"Allah'tan başka kime itaat ediyorsan.. kimden korkuyor ve ondan
kurtuluşu diliyorsan, onu ilah seçmişsin demektir. Zarar ve menfaati
kimden biliyor ve Allah'ın o işi, onun eliyle yaptığını görmüyorsan, o
senin için ilahtır" (14) diyor.

Mevdudi ise bu konuya şöyle açıklık getiriyor;
"Durmadan, 'Allah'tan başka ilah yoktur' kelime-i şahadetini
tekrarladığı halde (insanlar) Allah'tan başka birçok ilahlar edinirler..
Şüphesiz ki, bu şahıslar Allah'tan başkasına dua etmez, O'ndan
başkasını ilah ve Rab olarak adlandırmaz. Lakin bu dil iledir. Bunun
yanında, bu iki kelimenin kullanıldığı manalarda birçok ilahlar edinir
de, zavallıların bundan haberleri bile olmaz."

Bir kimse; "Ne olursa olsun, herhangi bir şeyi kendisi için veli,
yardımcı, kötülükleri uzaklaştıran, ihtiyaçlarını gideren, duasını
kabul eden, zarar ve fayda vermeye gücü yeten bir varlık olarak görüyor
ve bütün bunları tabiat kanunları çerçevesi dışında manalarla anlayıp,
onlar hakkında kabul ediyorsa bu, inandığı şeyin, bu alemin nizamı
üstünde bir otoriteye sahip olduğunu kabul etmesinden ileri gelmektedir.


"İster ondan korkmak ve ona ümit bağlamak olsun, isterse onu
Allah huzurunda bir şefaatçi kabul etmek veya ona mutlak itaat ve emrine
düşüncesizce uymak kabilinden olsun (bu ilah edinmektir). Allah'tan
başkasına bağlanan maddi ve manevi bağların Allah'u Teala'ya tahsis
edilmesi gerekir. Zira O, yalnız başına bütün otoriteye maliktir." (15)

Seyyid Kutup da, yine ayetler ışığında şu izahları yapıyor;
"Tevhid akidesinin, berraklığını ve sadeliğini korumak için
Kur'an-ı Kerim'in şiddetle yasakladığı (Allah'a eş koşma) keyfiyeti, her
zaman müşriklerin yapa geldiği gibi, bir takım şeyleri ilah ittihaz
edip, Allah'la birlikte onlara da ibadet etmek şeklinde olmaz. Bunun,
muhtelif şekilleriyle bir de gizli olanı vardır ki: Mesela, ümitlerinin
herhangi bir şekilde Allah'tan başkasından geldiğine inanmak şirkin bir
çeşididir. Yani, gizlice Allah'a şirk koşmak demektir. İbn-i Abbas (ra)
bir rivayetinde şöyle demektedir: "Ayette geçen öyle bir şirk çeşididir
ki, bu gizlilik, gecenin karanlığında kaypak-siyah taş üzerinde yürüyen
karıncanın ayak seslerinden daha hafidir (gizlidir).
Hal böyleyken, söz ile, 'biz hiç kimseyi Allah'a ortak koşmuyoruz' demenin bir yararı yok!

"Unutma o günü ki, onları hep birden toplayacağız; sonra da,
Allah'a ortak koşanlara; 'Nerede boş yere davasını güttüğünüz
ortaklarınız?' diyeceğiz." (En'am suresi, 22)


"Sonra onların mazeretleri, 'Rabb'imiz Allah hakkı için biz ortak
koşanlar olmadık!' demekten başka şey olmadı." (En'am suresi, 23)

"Gör ki kendi aleyhlerine nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye)
uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!" (En'am suresi,
24)


Bir kimsenin; "Ey falan, Allah hakkı için, hayatımı sana
borçluyum", gibi tabirler kullanması, "Allah'la falan adam olamasaydı
işimiz olmayacaktı", gibi sözler söylemesi hep bu gizli şirkin bir
nevidir."
Bir hadis-i şerifte, bir adamın Peygamberimiz efendimize; "Allah
ve sen isterseniz" dediği ve bu söze karşılık Resul-i Ekrem'in; "Beni
Allah'a eş mi koşuyorsunuz?" buyurduğu rivayet edilir." (16)

Şirk bu bilgiler ve izahlar ışığında ortaya konduğunda konunun önemi daha iyi anlaşılıyor olmalıdır.
Yoksa; "İslam'ı sadece tahtadan ve taştan imal edilmiş putları
yok edip, onların yerine, o putlar gibi hiç bir fonksiyonu olmayan, kişi
ve toplum hayatına müdahale etmeyen, hükmetmek gibi bir sıfatı
bulunmayan, soyut bir tanrı inancı getiren din
olarak algılayanlar, nice sahte ilahların hükümlerine uyarak gönül
hoşluğuyla yaşarlarken, 'la ilahe İllallah'ı arada bir mırıldanarak
cenneti garantilemiş olmanın hayalleriyle avunur dururlar."(17)


“İlah Birdir!” Ne Demek?





Bütün bunlardan sonra “ilah” ne demektir? İlah kavramını nasıl
anlamalı? Kişi, ben ilahı “bir”liyorum; “Tek İlah ancak Allah’tır!”
demekle ne demek ister, ne demiş olur?


“İlah” kelimesinin öyle bir anlamı ya da anlamları olmalı ki, bu
sadece tek olan ilah için geçerli olsun. Çünkü ilah tek ise, ilahın
anlamları da sadece O İlah’a ait olacak demektir. Bu sebeple inanan bir
kişinin öncelikle “ilah”ın anlamını bilmek mecburiyeti vardır. Aksi
halde sözle “ilahı birlemek” yani “la ilahe illallah” demek bir anlam
ifade etmez. Kişi bir yandan “başka ilah yoktur” der, ama kafasında,
gönlünde ve davranışlarına ilaha has olması gereken, düşünce, duygu ve
davranışlarla başkalarına yönelirse çelişkiye düşer.

Ve bunun karşılığı
da “iman” değil “şirk” yani “ilaha ortak koşma”dır.
Öyleyse “ilah” kelimesinin karşılığı olan manalar başka hiçbir
şeye, hiçbir kimseye, hiçbir nesneye verilemez. Bu anlamlar gerçek
ilahtan başkası için düşünülürse, işte o zaman, o şey ilahlaştırılmış
olur.

“İlah”ın anlam olarak içeriğinde şunlar var;
“Dua edilen, yardım istenen”,
“Sığınılan, güvenilen”,
“Her söylediği mutlak hakikat olan”,
“Mutlak itaate edilmeye layık”,
“En çok sevilen”,
“En çok korkulan”,
“Kurtarıcı.”
Bu manalara göre; “ilah’ı birlemek” yani “ilah” ancak Allah’tır demek şu demektir:

Yalnızca O’na dua ederim, yalnızca O’ndan yardım isterim. O’na
sığınır, O’na güvenirim. Sadece O’nun her sözü mutlak doğrudur. Kayıtsız
şartsız, mutlak itaate layık olan tek O’dur. O’nun korkusu önüne hiçbir
şeyin korkusunu geçirmem. En çok O’nu severim ve tek kurtarıcının O’
olduğuna inanırım.

Yani, “O’dan başkasını; “dua edilecek, yardım istenecek,
sığınılacak, mutlak güven kaynağı, mutlak doğruyu bilecek, sorgulamadan
itaate layık, en çok sevilen, en çok korkulan ve kurtarıcı” olarak
görmeyeceğim!”

Durum böyle olunca, herhangi bir şeye karşı yukarıdaki manaları
atfetmek onu ilahlaştırmak olur. Eşini, erkeğini bu konumlarda görmek de
bir anlamda ilahlaştırmadır. (13).

Abdulkadir Geylani, İlahi Armağan, Bedir Yay. İst.1997 s.103
(14).Ebul Hasan en-Nedvi, İslam Düşünce Hayatı, İst. s.237
(15).Mevdudi, Kur'an'da Dört Terim, Beyan yay. İst. 1990, s.23-25
(16).Prof.Dr.Seyyid Kutup, Fizilal il Kur'an, c.1, s.96
(17).Celalettin Vatandaş, age, s.246