Kur'an ve Sünnet Işığında Müslüman Hanımlara Özel İslami Forum
بِسۡمِ ٱللهِ ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ


Essalamu Aleykum ve Rahmetullah ve Berekatu..

Bayan Kardeşlerimize Özel İslami paylaşım Sitemize Hoşgeldiniz..

Hayırlı Paylaşımlarda bulunmanız ve daha kaliteli Hizmetler için lütfen Üye olunuz..



En Nisa Forum ekibi..




Join the forum, it's quick and easy

Kur'an ve Sünnet Işığında Müslüman Hanımlara Özel İslami Forum
بِسۡمِ ٱللهِ ٱلرَّحۡمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ


Essalamu Aleykum ve Rahmetullah ve Berekatu..

Bayan Kardeşlerimize Özel İslami paylaşım Sitemize Hoşgeldiniz..

Hayırlı Paylaşımlarda bulunmanız ve daha kaliteli Hizmetler için lütfen Üye olunuz..



En Nisa Forum ekibi..


Kur'an ve Sünnet Işığında Müslüman Hanımlara Özel İslami Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» Kocası çoğu Zaman Namaz Kılmayan Bir Kadının Kocasıyla Olan Durumu Zinâ Sayılır Mı?
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyC.tesi Nis. 09, 2016 5:48 pm tarafından EN_NİSA

» selamun aleykum
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Eyl. 10, 2015 10:52 am tarafından EN_NİSA

» Soru kandillerde oruç tutuyorum.......?
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPtsi Haz. 15, 2015 1:26 am tarafından EN_NİSA

»  Kadir Gecesinin Fazileti
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyCuma Haz. 12, 2015 5:52 pm tarafından EN_NİSA

» Yolcunun Oruç Tutmamasının Caizliği
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyCuma Haz. 12, 2015 9:13 am tarafından EN_NİSA

» Ölünün Oruç Borcunu Velisinin Kaza Etmesi
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyCuma Haz. 12, 2015 8:52 am tarafından EN_NİSA

» Ramazan Borcunun Kazası
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyCuma Haz. 12, 2015 8:48 am tarafından EN_NİSA

» Oruçlunun Tedavi İçin Hacamat Yaptırması
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyCuma Haz. 12, 2015 8:34 am tarafından EN_NİSA

» Oruçlunun Cünüp Olarak Sabahlaması
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Haz. 11, 2015 10:34 am tarafından EN_NİSA

» Orucu unutarak bozan kimse ne yapmalıdır?
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Haz. 11, 2015 10:25 am tarafından EN_NİSA

» İftarda Acele Etmenin Fazileti
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Haz. 11, 2015 10:16 am tarafından EN_NİSA

» Sahur Yemenin ve Onu Geciktirmenin Fazileti
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Haz. 11, 2015 10:14 am tarafından EN_NİSA

» Oruçlu Ne Zaman İftar Eder
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Haz. 11, 2015 10:10 am tarafından EN_NİSA

» Oruca Ne Zaman Başlanacağı
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Haz. 11, 2015 10:05 am tarafından EN_NİSA

»  Ramazan Hilalinin Görülmesiyle Oruca Başlanır Şevval Hilalinin Görülmesiyle Bayram Yapılır
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir EmptyPerş. Haz. 11, 2015 9:59 am tarafından EN_NİSA


Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir

Aşağa gitmek

Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir Empty Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir

Mesaj tarafından EN_NİSA Cuma Nis. 27, 2012 7:14 pm

Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir




"Allah
için buğzetmek ve Allah için sevmek imanın alâmetlerindendir." (Buhârî,
İman, 1; Ebû Davûd, Sünnet, 2; İbn Hanbel, V,146).




O halde sevgi nedir, buğuz nedir?





_Sevgi Bütün Fiil, Haraket ve Dinin Esasıdır_



Sevgi,
hak olsun batıl olsun her türlü fiilin esasıdır. O halde dinin ve dini
amellerin aslıda Allah ve Peygamber sevgisidir. Aynı şekilde dini
sözlerin esası da Allah ve Peygamberi tasdik etmektir. Allah ve
Peygamber sevgisinin mükenmelliğini engelleyen her düşünce yada Allah ve
Peygamberini tasdikin mükemmelliğini engelleyen her şüphe, İmanın
aslına muhaliftir ve İmanı yerine göre zayıflatan yerine göre de ortadan
kaldıran unsurdur. Eğer bu unsur sevgi ve tasdike karşı çıkacak kadar
güçlenirse, küfür ve büyük şirk halini alır. Allah’a ibadet etmek ve dua
etmek isteyenleri bundan alıkoyar. Bilinmelidir ki, dostluk ancak ve
ancak düşmanlıkla olur. Allah Teala kendisini seven Haniflerin imamının
(Hz. İbrahim) kavmine şöyle dediğini aktarır;



İbrahim
dedi ki: iyi ama ister sizin, ister önceki atalarınızın neye
taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? İyi bilin ki onlar benim
düşmanımdır, ancak Alemlerin Rabbi (benim dostumdur) (Şuara 75-77)


İşte
dostluk ancak böyle bir düşmanlığı gerektirir. Sevgi ancak ve ancak
Allah Teala içindir. Yoksa kişinin Allah Tealayı sevdiğini söylemesi boş
bir iddiadan ibarettir. Allah sevgisi ancak onun dışındakilerden (onun
düşmanlarından) uzak durmakla olur.


Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
İbrahim’de onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir
örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz sizden ve Allah’
ı
bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz (sizi red (tekfir)
ediyoruz) Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda
ebedi bir düşmanlık ve öfke (kin) belirmiştir.’ Şu kadar var ki, İbrahim
babasına:’And olsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah’tan
sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez’ demişti (o
müminler şöyle dediler) Rabbimiz! Ancak sana dayandık, Sana yöneldik.
Dönüş de sanadır.” (Mümtahine 4)


Bir başka ayette şöyle buyurulmaktadır:
“Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: Ben siztaptığınızdan uzağım. Ben yalnızca beni yaratana taparım. Çünkü O, beni
doğru yola iletecektir. Bu sözü, ardından geleceklere devamlı kalacak
bir miras olarak bıraktı ki, insanlar (onun dinine) dönsünler.” (Zuhruf
26-28)


Böylece
dostluk Allah Teala için, düşmanlık ise onun dışındaki bütün sahte
mabutlar içindir. Bütün Peygamberlerin ve onlara tabi olanların
birbirlerinden miras aldıkları baki kelime “LA İLAHE İLLALLAH”tır. İşte Haniflerin İmamının kıyamete kadar tabilerine bıraktığı miras da budur. (ed Dava ved deva s:331)


Ve
sevgi, Kuran'ı sevmek ve Müslümanları sevmektir. Onlarla dost olmak ve
onlara yardım etmektir. Zorlukta ve kolaylıkta onları terk etmemektir.
Canla, başla, malla ve dille onlara destek olmaktır. İşte bu sevgi,
tevhidin direklerinden bir direktir.




Allah Teala şöyle buyurmaktadır:


"Mümin
erkekler ve mümin kadınlar bir birlerinin dostlarıdır.İyiliği emreder,
kötülükten alı koyarlar. Namazı dost doğru kılarlar, zekatı verirler.
Alla'a ve rasulüne itaat ederler.İşte bunlara Allah merhamet
edecektir.Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir." (Tevbe 71)


"Sizin dostunuz ancak Allah'tır, rasulüdür ve emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekatı veren müminlerdir." (Maide 55)





[size=37]Buğz:[/size]




Birisi hakkında gizli ve kalbî düşmanlık beslemek, başkasına kin duymak, nefret etmek.


Müslüman
müslümana asla buğzetmez. Buğz etmek ancak Allah rızası için, Allah
düşmanlarına yapılabilir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyururlar:
"Allah için buğzetmek ve Allah için sevmek imanın alâmetlerindendir." (Buhârî, İman, 1; Ebû Davûd, Sünnet, 2; İbn Hanbel, V,146).


Allah'ın
düşmanlarına buğz (düşmanlık) etmektir. Onlardan hoşlanmamak, onlardan
nefret etmektir. Onları küçük görmek, onları terk etmektir.

"Ey
iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar
birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o
da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez."
(Maide: 51)


İbni Cerir et-Taberi şöyle diyor:
"Allah-u Teâlâ'nın:



"Onlar birbirlerinin dostudurlar" (Maide: 51)
ayeti, yahudilerin mü’minlere karşı birbirlerini desteklediklerini ve
müslümanlara karşı tek bir el gibi olduklarını gösteriyor. Hrıstiyanlar
da böyledir. Kendi dinlerine muhalif olanlara karşı birbirlerinin
dostudurlar. Allah-u Teâlâ , hrıstiyan veya yahudileri kendisine dost
edinen bir kimsenin hristiyan ve yahudilerin dinlerine muhalefet eden
mü’minlere karşı geldiğini bilsinler diye bu gerçeği mü’min kullarına
anlatıyor. İşte bu kimse aynen onlar gibi mü’minlere karşı olmuştur.



Allah-u Teâlâ müminlere şöyle buyuruyor:
"Ey
mü’minler! Yahudilerin, kendi dinlerine muhalefet edenlere karşı
birbirlerini destekledikleri gibi siz de dininize muhalefet edenlere
karşı birbirinizi destekleyiniz! Yine yahudi ve hrıstiyanların size
düşman oldukları, sizin dininize savaş açtıkları gibi siz de onlara
karşı düşman olunuz! O halde sizden her kim onları (yahudi ve
hristiyanları) kendisine dost edinirse, işte o kimse mü’minlere savaş
açmış, onlardan beri olmuş ve onlara karşı olan dostluğunu kesmiştir." (Taberi Tefsiri c: 6 s:277)


"Kalblerinde
hastalık olanların: "Bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz"
diyerek onlara koştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, katından bir
fetih veya bir emir getirir de onlar nefislerinde gizledikleri şeyden
dolayı pişman olurlar." (Maide: 52)


"Bize
bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz" dan kasıt; onların yahudi ve
hrıstiyanları hem zahiren hem batınen dost edinmelerinin, onlara sevgi
göstermelerinin sebebinin; yahudi ve hrıstiyanlar müslümanlara karşı
muzaffer olmaları halinde onlara gösterdikleri dostluğun kendilerine
fayda vereceğini sanıyor olmalarıdır." (İbni Kesir Tefsiri c:2 s:69)


İbni Teymiyye şöyle diyor:
"Eğer
bir taife İslam’dan dönerse Allah-u Teâlâ muhakkak bu taifenin yerine,
kendilerini sevdiği, kendi yolunda cihad eden bir taife getirir. İşte bu
taife, kıyamete kadar muzaffer olacak taifedir. Allah-u Teâlâ bu
gerçeği kafirleri dost edinmeyi yasak eden ayetlerin siyakı (ayetlerin
devamı)nda belirtmiştir.


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:



"Ey
iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar
birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o
da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez.
Kalplerinde hastalık olanların: "Bize bir kötülük isabet etmesinden
korkuyoruz" diyerek onlara koştuklarını görürsün. Umulur ki Allah,
katından bir fetih veya bir emir getirir de onlar nefislerinde
gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar. İman edenler derler ki:
"Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah’a yemin edenler
bunlar mıdır?" Onların amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan
olmuşlardır. Ey iman edenler! Sizden kim dininden irtidat ederse Allah,
kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü’minlere
karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı izzetli, Allah yolunda cihad eden
ve kınayanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu, Allah’
ın fazlıdır. Onu dilediğine verir. Allah Vasi’dir, Alim’dir." (Maide 51-54)


Bu
ayette yahudi ve hristiyanları dost edinmeleri kendilerine yasaklanan
kimseler aynı zamanda irtidat ayetinin de muhatabıdırlar. Bilindiği gibi
bu hitap her zaman ve mekanda bütün İslam ümmetinedir. Allah-u Teâlâ
ayette kafirleri dost edinmeyi yasaklamış, kendilerine hitap ettiği
kişilerden kafirleri (yahudi ve hristiyanları) dost edinen kimselerin
onlardan olduğunu bildirmiş, daha sonra da kendilerine hitab edilen bu
kimselerden yahudi ve hristiyanları dost edinmeleri sebebiyle İslam
dininden irtidat edenlerin İslam’a hiçbir şekilde zarar
veremeyeceklerini haber vermiştir. Çünkü Allah-u Teâlâ onların yerine
Allah-u Teâlâ'nın kendilerini sevdiği, kendilerinin de sadece Allah-u
Teâlâ'yı sevdiği, sadece mü’minleri dost edinen, kafirlere hiçbir zaman
dostluk göstermeyen, Allah-u Teâlâ yolunda cihad eden ve hiçbir
kınayıcının kınamasına aldırış etmeyen bir kavim getirecektir.

Tıpkı Allah-u Teâlâ'nın bir başka ayette şöyle buyurduğu gibi:

"İşte
onlar, kendilerine kitab, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir.
Eğer onlar, bunları inkar ederlerse şüphesiz biz, yerlerine bunları
inkar etmeyecek bir topluluğu vekil kılarız." (En’am: 89)


İslam’a
hiç girmeyen ve İslam’a girdikten sonra irtidat eden işte böyle
kimseler asla İslam’a zarar veremeyeceklerdir. Çünkü Allah-u Teâlâ
rasulün getirdiğine iman eden ve dinini destekleyen bir kavmi kıyamete
kadar varedecektir." (El-Feteva c: 18 s: 300)


"Mü’minler
mü’minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa
Allah’la arasında bir bağlantısı kalmamıştır. Ancak onlara (karşı)
takiyye uygulamanız müstesnadır. Allah kendisine karşı (gelmekten) sizi
sakındırıyor. Dönüş Allah’adır." (Al-i İmran: 28)


İbni Cerir et-Taberi bu ayet hakkında şöyle dedi:
"Ayetin manası şöyledir:



"Ey
mü’minler! Dinleri konusunda kafirlere yardımcı ve dost olmayın, onları
müslümanlara karşı desteklemeyin ve müslümanların gizli hallerini
onlara haber vermeyin. Sizden kim bunu yaparsa Allah-u Teâlâ'dan hiçbir
şey beklemesin. Zira o, Allah-u Teâlâ'dan, Allah-u Teâlâ da ondan beri
olmuştur. Çünkü o, İslam dininden çıkmış, mürted olup küfre girmiştir.




"Ancak onlara (karşı) takiyye uygulamanız müstesnadır."

Yani;
kafirlerin hükmü altında bulunduğunuzda onlardan size bir zarar
gelmesinden korkarsanız, kalbinizin onlara karşı düşmanlıkla dolu olması
şartıyla dilinizle zahiren onlara dostluk gösterisi yapabilirsiniz.
Fakat böyle bir durumda onların küfürlerine destekçi olunmamalı ve
hiçbir fiille müslümanlara karşı onlara yardım edilmemelidir." (Taberi Tefsiri c:3 s:228)


Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:



"Münafıklara,
gerçekte kendileri için acı verici bir azab olduğunu müjdele!
Mü’minlerden başka kafirleri dostlar edinen o kimseler onların yanında
izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah’
ındır." (Nisa: 138-139)


İbni Cerir et-Taberi bu ayet hakkında şöyle diyor:
"Allah-u Teâlâ bu ayette nebisine şöyle buyuruyor:
"(Ey
Muhammed!) Münafıkları kendilerine dokunacak bir azabla müjdele! Öyle
ki onlar mü’minleri bıraktılar ve ayetlerimi inkar eden, dinimi reddeden
kafirleri dost edindiler, onlara yardım ettiler...




"Onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah’ındır."


Yani;
mü’minleri bırakıp izzet, şeref ve güç elde etmek için kafirleri dost
edinenler, kafirlerin güçsüz ve zillet içinde olduklarını bilsinler.




Eğer
izzet, güç ve zafer istiyorlarsa kafirleri bırakıp mü’minleri dost
edinsinler. Böylece Allah-u Teâlâ kendilerini aziz kılsın ve korusun.
Çünkü izzet, kuvvet, zafer Allah-u Teâlâ'dandır. Elbette O, dilediğine
izzet verir, dilediğini de zillet içinde bırakır." (Taberi Tefsiri c:3 s:329)



Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:



"İsrail
oğullarından inkar edenlere Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet
edilmiştir. İşte bu, isyan etmeleri ve haddi aşmalarındandı. Yaptıkları
kötülüklerden birbirlerini sakındırmazlardı. Yaptıkları ne kötü idi.
Onlardan çoğunun küfredenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin
kendilerine sunduğu şey ne kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar
azabta temellidirler. Eğer Allah’a, nebiye ve ona indirilene iman etmiş
olsalardı, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu
fasıklardır." (Maide 78-81)



Bu ayetler kafirleri dost edinen kişinin kafir olduğuna birkaç yönden delalet eder:

a - Allah-u Teâlâ ayette, İsrail oğullarından kafirleri dost edinen kimseleri, Davud aleyhisselam ve İsa aleyhisselam’ın diliyle lanet edilen kafirler olarak vasfetmiştir.



b - Ayette onlar hakkında:

"Onlar azabta temellidirler" buyrulmaktadır. Ayette zikredilen azap, kafirlerin uğrayacağı azapdır.
Şeyh Süleyman b. Abdillah bu ayeti açıklarken şöyle dedi:
"Allah-u
Teâlâ ayette; ikrah durumu hariç korkulduğundan dolayı olsa bile
kafirleri dost edinmenin Allah-u Teâlâ'nın gazabını ve cehennemde ebedi
kalmayı gerektireceğini bildirmiştir." (Ed-Düreru’s-Seniyye c: 8 s: 128)




c - Allah-u Teâlâ ayette:

"Eğer
Allah’a, nebiye ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları dostlar
edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasıklardır." Buyurmaktadır.


İbni Teymiyye bu ayet hakkında şöyle dedi:
Allah-u
Teâlâ bu ayette şart cümlesi kullanmıştır. Koşulan şart gerçekleşecek
olursa meşrut (kendisi için şart koşulan) da gerçekleşir. Eğer şart
gerçekleşmeyecek olursa meşrut da gerçekleşmez. O zaman ayetin manası
şöyle olur:

"Mü’min olsaydılar kafirleri dost edinmezlerdi."
Yani:



"kafirleri
dost edindikleri için mü’min değildirler." Çünkü iman ile kafirleri
dost edinmek aynı kalpte bulunmaz. Bunlar birbirine zıt iki şeydir." (Fetvalar c:7 s:17)


Şeyh Süleyman b.




Abdullah bu ayet hakkında şöyle dedi:
"Allah-u
Teâlâ ayette kafirleri dost edinmenin Allah-u Teâlâ'ya, nebisine ve
nebisine inen şeye imana zıt olduğunu bildirmiştir. Sonra kafirleri dost
edinmelerinin sebebinin onların çoğunun fasık olması olduğunu haber
vermiştir. Ve bu konuda onlardan korkan ile korkmayan arasında bir fark
gözetmemiştir. İşte bu, mürtedlerin çoğunun mürted olmadan önceki
halleridir. Onların çoğu fasıktır. Fasık oluşları onları kafirleri dost
edinmeye ve irtidada sevketmiştir. Bundan Allah’a sığınırız." (Ed-Düreru’s-Seniyye c: 8 s: 129)


Kafirler birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz, onu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad olur." (Enfal: 73)

Fitne (şirk) kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!.." (Bakara: 193)
"Fitne (küfür ve şirk) öldürmekten daha büyük (günah)tır." (Bakara: 217)

"...Onun
emrine muhalefet eden kimseler kendilerine bir fitne (küfür) isabet
etmesinden veya acıklı bir azab isabet etmesinden sakınsınlar!" (Nur:
63)


İbni Kesir: "Eğer siz, onu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad olur." ayetinin manası hakkında şöyle dedi:



"Bu ayetin manası şöyledir:



"Şayet
müşriklerden uzak durmaz ve mü’minleri dost edinmezseniz insanlar
arasında fitne meydana gelecektir. Yani; kafirlerle mü’minler birbirine
karışacak, böylece kafir ve mü’minin kim olduğu bilinmez hale
gelecektir. İnsanlar bu meseleyi anlamazlar ve aralarında büyük bir
fesat meydana gelir." (İbni Kesir Tefsiri c:2 s:331)



"İman
eden kimseler Allah yolunda savaşırlar. Kafirler ise tagut yolunda
savaşırlar. Öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Muhakkak ki şeytanın
tuzağı zayıftır." (Nisa: 76)


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediği rivayet olunmuştur:



"Müşriklere karşı mallarınızla, nefislerinizle ve dillerinizle cihad edin." (Ahmed, Ebu Davud, Nesei,İbni Hibban, Hakim, Suyuti bu hadis için sahih dedi.)


"Allah-u Teâlâ bir okla üç kişiyi cennete sokar. Hayır isteyerek onu yapanı, onu atanı ve atan kimseye vereni." (Ahmed, Nesei, Tirmizi rivayet etti ve hasen dedi.)
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Onlara,
kendisine ayetlerimizi verdiğimiz, onlardan sıyrılan, böylece şeytanın
kendisini peşine taktığı, sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini
oku!" (Araf: 175)


İbni Abbas radiyallahu anh dedi ki:
"Musa aleyhisselam ve onunla beraber olan müslümanlar Cebbarin kavminin bulunduğu yere gelince Cebbarinlerden olan Bel’am’ın amcaoğulları ve kavmi Belam’a gelerek şöyle dediler:



"Musa
çok kuvvetli bir adamdır ve beraberinde çok sayıda askerle gelmiştir.
Eğer bizi yenerse hepimizi yok eder. Allah-u Teâlâ'ya dua et ki Musa ve
onunla beraber olanları geri çevirsin.




Bel’am onlara şöyle dedi:

"Eğer ben Musa ve beraberindekileri geri çevirmesi için Allah-u Teâlâ'ya dua edersem hem dünyam hem ahiretim yok olur."



Onlar
isteklerinde ısrar ettiler. Nihayet Bel’am, Musa ve beraberindekileri
geriye döndürmesi için Allah-u Teâlâ'ya dua etti. Bunun üzerine Allah-u
Teâlâ ona verdiği ikramı sıyırıp aldı ve onun hakkında şöyle buyurdu:



"Onlara,
kendisine ayetlerimizi verdiğimiz, onlardan sıyrılan, böylece şeytanın
kendisini peşine taktığı, sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini
oku!" (Araf: 175)"
(Taberi tefsiri: c:9 s:123)


"Kim
tağutu inkar edip Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sapasağlam bir
kulpa tutunmuştur. Muhakkak ki Allah Semi’dir, Alim’dir." (Bakara: 256)


"Andolsun ki her ümmete: "Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının" diye (söylemeleri için) bir rasul gönderdik..." (Nahl: 36)

"Taguta kulluk etmekten kaçınarak Allah’a (gönülden) yönelenlere müjde vardır. (O halde o) kulları(mı) müjdele!" (Zümer: 17)

"Sana
indirilene ve senden öncekilere indirilenlere muhakkak inandıklarını
iddia eden o kimseleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken taguta
muhakeme olmayı isterler. Oysa şeytan onları derin bir sapıklığa
saptırmak ister." (Nisa: 60)


İbni İshak ve başkaları şöyle bir rivayet zikrettiler:
"Yezid b. Ruman, Urve’den, o da Zühri’den, o da isimlerini zikrettiği bir topluluktan şöyle dediklerini rivayet etti:

"Kureyş,
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den Bedir esirlerini fidye ile
kurtarmak istediğini haber verdi. Her kavim kendi mensuplarından esir
düşmüş kimseler için fidye verdi. Abbas radiyallahu anh da zorla
katıldığı Bedir savaşında müslümanların eline esir düştü. Abbas
radiyallahu anh Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle dedi:




"Ey Allah’ın rasulü! Ben esir düşmeden önce de müslümandım."

Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona dedi ki:



Senin
müslüman olup olmadığını Allah bilir. Eğer söylediğin doğru ise Allah-u
Teâlâ mutlaka sana karşılığını verecektir. Fakat senin hakkında
zahirine göre hüküm vereceğim. Sen bize savaş açan, saldıran kafirlerin
askerleriyle beraber idin. Yani zahiren bize karşıydın. Bu yüzden hem
kendin için hem de elimize esir düşen kardeşinin iki oğlu için fidye
ver."



Muhammed b. Abdurrahman Ebu’l Esved şöyle dedi:
"Medine ahalisine saldırmak için adam toplanıyordu. Ben de bu topluluğa kaydoldum. Sonra İbni Abbas radiyallahu anh’ın
azadlı kölesi İkrime’yle karşılaştım. Bu meseleyi ona haber verdim.
İkrime bu işten vazgeçmem için şiddetle bana tenbihte bulundu ve bana
şöyle dedi:


"İbni Abbas radiyallahu anh bana şöyle haber verdi:
"Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem zamanında müslümanlardan bazıları
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e savaş açan müşriklerle beraber
bulunmaktaydılar. Böylece müşriklerin sayısını çoğaltıyorlardı.
Müşriklere müslümanlar tarafından atılan bir ok bazen onlara isabet
ediyor ve bu ok onları öldürüyordu veya müslümanlar onların boyunlarına
vurup öldürüyorlardı. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Nisa 97 ayetini
indirdi." (Buhari)


Mürtedlerle yapılan savaşlarla ilgili olarak siyer kitaplarında geçen Halid


b. Velid ile Mecea b. Marara arasında geçen hadise:


Halid
b. Velid radiyallahu anh mürted olan Beni Hanife kabilesine
saldırdığında askerleri, içlerinde Mecea b. Marara’nın da bulunduğu Beni
Hanife’den bir grubu tutukladılar. Mecea, Halid b. Velid’e şöyle dedi:

"(Müseyleme’yi kastederek) Ben O’na tabi olmadım. Ben müslümanım."



Halid b. Velid ona:



"Eğer
müslümansan ve Müseyleme’ye tabi olmamışsan niçin gelişimi duyunca bana
gelmek için yola çıkmadın veya Sümame b. Esel’in onu açıkça reddettiği
gibi reddetmedin." dedi.


Bu
rivayete göre Halid b. Velid, Mecea’nın mürtedlerle kalmasını, zahire
göre onların yaptığını kabul etmesi olarak değerlendirdi ve ona, buna
göre muamele etti. Bu hüküm, daha önce zikrettiğimiz Kur’an’dan onüçüncü
delilden çıkan hükme uygundur.


Sahabelerin, mürtedlerle yapılan savaşlarda Müseyleme’nin, Sicah’ın, Tuleyha’nın kavimlerine ve zekatı vermeyenlere karşı gösterdikleri tavırları buna apaçık delildir.

Her
kim, gerek onlarla aynı fikre sahib olması, gerek akrabalık bağından
dolayı ve gerekse aynı kabileden olması sebebiyle onların tarafına
geçmişse veya onlarla beraber savaşa katılmışsa işte o kimseyle
diğerleri arasında hiç bir fark gözetmemiş ve haklarında araştırma
yapmaksızın hepsine aynı hüküm vermişlerdir.


Bu
ise; sahih inanca göre müslümanlara karşı savaşan kafirlere yardım eden
kimsenin kafir olduğunu göstermektedir ve bu, sahabelerin inancında bir
temel teşkil etmekteydi.


Mürtedlere
yardımcı olanlar arasında onları destekleyen avamlar, kandırılmış ve
cahil olanlar ve onların gerçek yüzünü bilmeyenler vardı elbette. Fakat
sahabeler, onlara bilerek katılan ile bir te’vile dayanarak veya
cehaletinden dolayı katılan arasında bir fark gözetmediler. Hepsine aynı
hükmü verdiler ve onların kafir olduklarına hükmederek onları
öldürdüler. Hanımlarını cariye, çocuklarını ise köle edindiler ve
onlardan ölenlerin cehennemlik olduklarına şehadet ettiler. Ebu Bekir
radiyallahu anh’in mürtedlere takındığı tavır bunu apaçık
göstermektedir.

Muhammed b. Ebi’l Vehhab mürtedlerden gerek Müseyleme’ye gerek diğerlerine tabi olanlar hakkında şöyle dedi:

"Cahil olsalar bile mürtedlere tabi olanlara mürted hükmü verilmesi konusunda bütün alimler ittifak etmişlerdir." (Ed-Düreru’s-Seniyye c:8 s:118)





Hicri 201. senenin başındaBabek
el-Harmi, müşriklerin diyarında müşriklerle beraber müslümanlara savaş
açmıştır. O zamanın alimi olan İmam Ahmed ve diğer alimler müşriklerle
beraber müslümanlara savaş açtığından dolayı Babek el-Harmi’nin
irtidadına hüküm verdiler.



Meymuni, İmam Ahmed’den şöyle bir rivayet nakletti:
"İmam Ahmed, Babek el-Harmi hakkında şöyle dedi:

"Adam şirk diyarında ikamet ediyor ve bize karşı savaş açmıştır. Hükmü nedir? Bu durumda elbette mürted olmuştur." (El-Furu’ c:6 s:163)

Kerak kralı olan El-Muğıs Ömer b. Adil, Hulaku ve tatarların diğer liderlerine bir mektub yazarak onlar için Mısır’ı
alabileceğini kendilerine bildirdi. Bunun üzerine o zamanın müslüman
hakimi olan Ez-Zahir Pipars, devrin alimlerinden bunun hükmünü sordu. O
zamanın alimleri görevinden azledilip öldürülmesi gerektiğine hüküm
verdiler. Bu fetvaya dayanarak onu görevinden azledip öldürdü. (El-Bidaye ve’n Nihaye c:13 s:238 Eş-Şezerat c:6 s:305)


Bu
senede tatarlar Şam’a ve İslam diyarlarına saldırdı. Müslüman
olduklarını iddia eden bazı kişiler, onlara yardım etti. Bunun üzerine
İbni Teymiyye tatarlara yardım edenlerin kafir olduklarına dair fetva
verdi. (Fetvalar c:28 s:530)


--------------------
ALINTI
EN_NİSA
EN_NİSA
Forum Sahibi
Forum Sahibi

Aktiflik :
Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir Left_bar_bleue999 / 999999 / 999Din Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmektir Right_bar_bleue


Mesaj Sayısı : 862
Puan : 2627
Kayıt tarihi : 31/03/12

http://ennisa.forum-express.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz